2017 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Kısa Öykü Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Fehmi SAĞLIK “ŞİDDET YARAYI AZDIRIR” adlı öykü ile.
2.Mustafa Özke “İĞNE OYASI” adlı öykü ile.
3.İbrahim ŞAŞMA “GEYİKLER SUSUZ BUGÜN” adlı öykü ile.
2017 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Serbest Vezin Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Murat TAPAR "GÖNÜLDEN GÖNÜLE ÖZLER VE SÖZLER" adlı şiiri ile,
2.Hamiyet KOPARTAN “SEVGİ” adlı şiir ile.
3.Kaan Yusuf ÇOTUK "İNDİR O ELİNİ" adlı şiir ile.
;MANSİYON: Erdoğan KARTAL "SÖZÜN SIRRI" adlı şiir ile.
MANSİYON: Murat SEFERBEYOĞLU "SÜRGÜN KENTİ" adlı şiir ile.
2017 Yılı Hacı Bektaş Veli Kültür ve Sanat Etkinlikleri Hece Vezni Şiir Yarışması Sonuçları:
1.Mazlum CİHANGİR "GÜZEL BİR DÜNYA" adlı şiir ile.
2.Ali KÖŞKER “MERHEM GİBİ OLMAK" adlı şiir ile.
3.Türkan AKBIYIK “İNSAN OLMAK” adlı şiir ile.
MANSİYON: Tunç ELA "VELİ SÖZÜ" adlı şiir ile.
MANSİYON: Ahmet GÖKÇE "SEVGİ" adlı şiir ile.
Serbest Vezin Şiir Yarışması Mansiyon
Murat SEFERBEYOĞLU
SÜRGÜN KENTİ
I.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Her sabah her akşam
İmzada bedenim
Yüreğim hasretin ateşinde
Varlığın
İmza ile ölçülüyor burada
Ne hasretini soran var
Ne acılarını
Gözlerindeki bulutu
Görmüyor kimse
Haykırsan isyan sayıyorlar
Sussan yenilgi
Kuşlar uzaktan geçiyor
Kanatlarındaki coşkuyu esirgeyerek
Yakından geçiyor hüzünler
Eteklerindeki taşları dökerek
İlkyaza kanat çırparmış kuşlar
Oysa ilkyaz deyince
Hazan çalıyor kapımı burada
Yakını uzak etse ya birileri
Uzağı yakın edemezken ben
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve yağdır hüzünlerini
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Her şey olmaya çalışırken
Hiçbir şey olamayan bir adama aitsin
Ağla yüreğim, diyorum, ağla
Bir otobüs camına
Dayayıp başını
El salla sevdiklerine
Anılar büyüsün
Geride bıraktıkların küçülürken
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve yağdır hüzünlerini 2
Kitap sayfaları arasında
Bir gül yaprağı olmalısın
Sen gitsen de
Kokun kalmalı geçtiğin yerlerde diyerek
Aydınlığı sağır da etseler
Sessiz bir karanlık çökse de üstüme
Aldırmadan yürüyorum
Ellerim cebimde adımlıyorum baştan başa
Bu kuşatılmış ömrü
Her köşesinde bir pusu mu varmış
İhanet sarmalı mıymış bulvarlar
Hançerleri mi ışıldatırmış sokak lambaları
Kan gölü müymüş sırtım
Aldırmadan koşuyorum
Nefese nefese geçiyorum
Bu kuşatılmış ömrü
II.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Herkesin bir bildiği var buralarda
Benim bildiklerim
Yetmiyor yanıldıklarıma
Irmaklarım dağlara koşuyor
Havadaki kuş
Deredeki taşa çarpıyor nedense
Üç kere üç
Dokuzu bulmuyor hiç
Tersine bir dünyada
Kürek çekiyorum akıntıya
Aklım sende
Fikrim sana eş
Hasretin konuyor
Göz pınarlarıma
Aynı yemeğe ekmek banmışız
Aynı tasta içmişiz suyu
Avuçlarımda anılar birikiyor
Ve yakıyor bedenimi
Gülümsüyorum inatla
Gelecek güzel günlere tutunarak
Yorgun argın ilerliyorum
Bu yalnızlık durağında 3
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve yıka acılarını
Hangi güneş kurutabilir yaralarını
Hangi yağmur
Söndürebilir yangınını
Ağla yüreğim, ağla diyorum
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Mahalle aralarında
Yalınayak top koşturan
Yurdumun kavruk tenli
Çocuklarına benziyorsun
Ve “öpeyim de geçsin” diyen
Bir anne hasretidir ömrün
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve yıka acılarını
Her şey hiçbir şeye yetmiyor
Hiçbir şey her şeyi siliyor burada
Sigaramın ateşinde dağlıyorum
Yürek yaralarımı
Saymıyorum bile sırtımdan sızan kanı
Her gün
Yeni bir umut
Yeni bir sığınak her gün
Tutunuyorum hayata
Ve sığınıyorum sana
Tüketiyorum yılmadan
Bu sürgün günlerini
III.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Kıldan ince
Kılıçtan keskin köprüler üstündeyim
İt dalaşındayım yanlışlarla
Eğri cetvelden
Doğru çizgi beklemiyorum
İzi kalır mı ki deyip
Atıyorlar çamuru
Gülümsüyorum inatla
Güldükçe kanıyor yaralarım
Bedrettin selamı gönlümde 4
Boyun eğmiyorum zulme
Mazlumun yanında atıyor yüreğim
Varoşlarda yokluk
Bulvarlarda keyf-i alem
Karşıtlıkların birlikteliğiyle
Geçiyor günler
İçim acıyor bulvarlarda
Varoşlarda gülüyorum hayata
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum, ağla
Ağla ve taşı yükünü
Hangi ağırlık
Düşürebilir başını
Ve hangi yükü
Taşıyamaz omuzların
Ağla yüreğim, diyorum
Çünkü, diyorum
Çünkü sen
Geceyle gündüzün eşitlendiği
Bir dünyada
Acıyla sevinci denkleyememiş
Ekinoksu olmayan bir adama aitsin
Ağla yüreğim, diyorum, ağla
Ağla ve taşı yükünü
Ve bir şeb-i yeldadır günler
Zemheri ayazında
Bedenim ayazda ama
Düşlerim ağustostadır
İçli türkülerle
Geçiyorum geceyi
Yokluğunu ekleyip karanlığa
Umuda koşuyorum durmadan
Yara bere içinde
Düşe kalka
Bekliyorum sabahı
IV.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Bir deli poyraz önünde
Savruluyorum
Acı acı çarpıyor yüzüme
İçime işliyor soğuk
Oysa ne çok poyraz görmüştüm ben
Ne çok üşümüştüm sokaklarda
Ama burada çok üşüyor insan 5
Yokluğunu mu kattı önüne
Bu deli poyraz diyorum
“Yurdunda yuvasız kuzu Mahzuni”
Diyor radyoda Ozanım
“İnsanlık ardında melemiş gider”
Dağlanıyor yüreğim
İçim üşüyor buralarda
İşgal altında günler
Zaman akmakla
Akmamak arasında
Dört yanımı sarmış özlemin
Gözlerim
Ufacık bir dokunmaya bakıyor
Acılar geçiyor ömrümden
Özleminle kol kola
İnadına rüzgara çıkıyorum her akşam
Ve inadına ıslanıyorum yağmurlarda
Sımsıcak gülüşünle ısınacağım
Günlere inanarak
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim diyorum
Ağla ve haykır yalnızlığını
Hoyrat ellerde
Hırpalanıyor sevdalar
Aşklar aids virüsü
Taşıyor barlarda
Ağla yüreğim, diyorum
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Klavyeye yenik düşen
Bir dolmakalem zerafetisin
Ve gürültülü bir yalnızlıksın
Daktilo tuşlarında
Ağla yüreğim diyorum
Ağla ve sustur kimsesizliğini
Bir sürgün kentinde
Bir sürgün kenti gibi yüreğim
Bütün kapılar kapalı memlekete
Dağların ötesinde kalmış bahar
Ve dağların ötesinde
Saklı yeşil
Gülüşün dağların ötesindeki bahar
Ve yüzün dağların ötesindeki yeşil
Günler tatsız
Haftalar kekremsi burada 6
V.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Kitaplara verdim kendimi
Yürüyorum her gün
Bolca yazıyorum
Ve en çok da düşünüyorum
Susmak koydum hüznün adını
Çayım ve sigaram
Düşmüyor elimden
Yudum yudum eriyor
Nefes nefes tükeniyorum
Biliyorum “Ne olur” diyor gözlerin
“Ne olur yapma”
Elimde değil gülüm
Bir sürgün kentinde
En çok da hüzün yaraşıyor
Bir sürgüne
Sokaklar hüzün
Bahçeler hüzün
Sensizlik hüzün
Ve hüznüme düşüyor yüzün
Hani evler vardır ya
Anılar ses verir odalarında
Sonra o evlere çıkan yollar vardır
Tanıklık ederler
Geçmişten geleceğe
O evlerde
O evlere çıkan yollarda
Her sabah
Sevdiklerin uğurlar
Ve anılar karşılar
Her akşam seni
Sen o evlerdesin
Ben o evlere çıkan yollardayım gülüm
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum ağla
Ağla ve dök içini
Hangi özlemi
Büyütmedin ki içinde
Ve hangi özlem
Büyütmedi ki seni
Ağla yüreğim, diyorum ağla
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Özlemin dipsiz kuyusunda
Sabrın sonu selametle avunan
Bir adama aitsin
Ve gurbet çıkmazında 7
Bir kavuşma düşüdür ömrün
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve dök içini
Albümdeki fotoğraflar kadar solgun
Duvardakiler kadar uzak
Sözüm çok
Sesim yok buralarda
Yüzün yasak
Sesin yasak
Tutunacak dalım yasak
Yağmurlara ekliyorum gözyaşlarımı
Ve yağmurlarda geçiyorum yalnızlığı
VI.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Üç yanlış bir doğruyu yakıyor
Ateş utanıyor ateşliğinden
Ve üç yanlış
Bir doğruyu boğuyor
Su utanıyor derinliğinden
Vicdanlar sağır-dilsiz
Merhamet bakarkör buralarda
Uçkur sesi bastırıyor
Kızların çığlıklarını
Salyalar bulaşıyor kadınlarımıza
Tecavüz ve ölüm haberleri ile
Geçiyor günler
Doğrulara karşı
Yanlışlardan isteniyor yardım
Yanlışın kirli örsünde
Dövülüyor insanlık
Her yanda kurt kapanları
Her yerde çirkin gülüşü sırtlanların
Herkes bir şeylerden yana
Herkes seçiyor birilerini
Kimse sevgiden yana değil
Hiç kimse seçmiyor insanlığı
Bir parça bez ile tahrik oluyorlar
Bir parça insanlık veremezken dünyaya
Sırtında sopa
Karnında sıpa ile bir tutuluyor kızlarımız
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim ağla, diyorum
Atın tasması
İtin eyeri var buralarda
Yanlışlar kol geziyor içimizde 8
Pencereler kapalı
Perdeler çekili evlerde
Ağla yüreğim, diyorum ağla
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Doğrunun peşinde koşarken
Yanlışa yem edilmiş bir adama aitsin
Ve üç yanı hüzünlerle çevrili
Yedi bölge ayrılık
İki kıta acıdır ömrün
Ağla yüreğim, ağla diyorum
At izinin
İt izine büründüğü bir dünyaya
Ben, beni uğurluyorum her sabah
Ne sıcak bir bakış
Ne dua dolu bir ses ardımda
Yalnızlık kalesinde
Bir savunma sanatıdır ömrüm
Sen diye başlıyorum
Her cümleye
Yüzün dağılıyor
Geçtiğim her yere
Sesleri çoğaltarak
Çığlık çığlığa geçiyorum
Bu sürgün günlerini
VII.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Kan gövdeyi götürüyor yeryüzünde
Türkmen ağıtlarına karışıyor
Ezidi çığlıkları
Ölen de öldüren de
Allahuekber diyor
Sevgidir aziz olan
Ve kutsaldır insan yaşamı
Demiyor kimse
Uygur dilinde haykırıyor mazlumlar
"Made in China" etiketi taşıyor
Dilsiz şeytanlıklar
Kesmişler yolumuzu
Mundar edip ekmeğimizi
Suyumuzu içmişler
Ekşimiş yoğurdumuz
Sütümüz maya tutmuyor
Zulme tanıklık etmişiz
Sanıklık düşmüş payımıza
Zamansız ötmüşüz 9
Zalimin dünyasında
Gayrı ölümüz soğutur içlerini
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve sarıl hayata
Kanadı kırık bir kuşsun
Hasretin gökyüzünedir
Tecritteki bir mahkumsun
Voltayadır hasretin
Ağla yüreğim, ağla diyorum
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Hasretlere müebbet hükümlü
Sürgün edilmiş bir adama aitsin
Ve mahkeme tutanaklarında
"gereği düşünüldü" ile biten
Bir siyasi suçludur ömrün
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve sarıl hayata
Bin bir anlam yüklenen
Bir kahve telvesinde
Sana ait bir murat yoktur
Sivas'ta dar ağacında tanımışsındır
Pir Sultan'ı
Ve Serez Çarşısı
Ağlamaktadır her daim
Deniz girmiş düşlerine
Ve masmavi bir selam almışsın
Susamazsın ki
Duramazsın ki
Çocukların ölmediği
İnsanların hep güldüğü diyarlara
Ulaşıncaya dek
VIII.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Çaysız sohbetler gibi
Kupkuru hayat
Ve çaysız sigaralar gibi
Dumanlı nefesler
Her söz yürek yakar
Her nefes boğar insanı
Bir sürgün kenti burası
Yüreklerde çoban ateşleri yanar
İçli türküler kıvamındadır
Çekilen her ahhh
Ve keşkeler savrulur düşlerde 10
Geceler upuzun yatıyor önümde
Ve gecenin karası ekleniyor
Yalnızlığın karasına
Gün aydınlanıyor da
Işımıyor yalnızlıklar
Ve yapraksız ağaçlar gibi
Üşüyor umutlar
"Bir gün" diye başlıyor cümleler
"O gün gelsin de" diye sürüyor öyküler
Bir sürgün kenti burası
Yüreklerde ırmaklar kuruyor
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve dağla yaralarını
Acıyla acıyı
Soğanla sancıyı kesen
Bir coğrafyanın çocuğusun sen
Onun için tenin esmer
Yüreğin nasırlıdır
Ağla yüreğim, diyorum ağla
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Memleket sevdasına tutulup da
Zulmün ateşinde yanmış bir adama aitsin
İçeride tecrit
Dışarıda sürgün düşmüştür payına
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve dağla yaralarını
Şiir yaralı bir serçedir dalımızda
Her dizesi acı savursa da
Umuda sürer atımızı
Ve düşlerimiz
Yaralı bir şiirdir içimizde
Umuda koşsa da
Ayrılık doğrar soframıza
Bir sürgün kenti burası
Özlemlerin kavşak noktası
Eksilmemek için yazarsın
Yazdıkça çoğalırsın burada
IX.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Bir karalama defteri gibi
Burada hayat 11
Yazıyorum, çiziyorum olmuyor
Silgim yok ki sileyim
Tutup karalıyorum ben de
Kırıkları çıkarıp
Tazeleyeyim diyorum düşleri
Baharları çalınmış
Düşlerinden vurulmuş çocuklar
Geliyor aklıma
On beşinde
Ekmeğe giderken düştüydü Berkin
On yedisinde
“Kemik yaşı şifresi” ile ölüme yürüdüydü Erdal
On dokuzunda
Sokak arasında linç edildiydi Ali İsmail
Ağlamaya utanıyorum
Ölüme gülerek giden çocukları düşündükçe
Yana yakıla yazmak düşüyor bana
Yürek sızılarıyla geçiyor zaman
Ve zulüm
Fail-i meçhul bir cinayet eşgalinde
Bırakmıyor peşimizi
Söylesen
Dilin dönmüyor
Yazsan
Elin varmıyor
Sağa dön zulüm
Sola dön zulüm
Nere baksan batası bir karanlık gülüm
Ve aydınlansın diye yeryüzü
Çocuklar düşüyor yollara
Adlarını bırakıp duvarlarda
Güle oynaya gidiyorlar ölüme
“İkrarsız bu kaçıncı ölmem şeytan-ı lain”
Önlerinde Pir Sultan
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve tutun hayatın coşkusuna
Çocuklar ölünce değil
Çocuklar gülünce aydınlanır yeryüzü
Ve doğar güneş
Isıtır içimizi
Sarar yaramızı
Ağla yüreğim ağla, diyorum
Çünkü diyorum
Çünkü sen
On beşinde sokak ortasında
Yirmi beşinde dar ağacında
Yahut altmışında sürgünde yitip gidenleri
Uğurlayan bir adama aitsin 12
Ve “Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir”
Diyen bir Ozan yüreğidir Ömrün
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve tutun hayatın coşkusuna
Barışı getirmek için yeryüzüne
Çocuklar düşüyor toprağın kalbine
Umudu çoğaltıyorlar
Düştükleri yerde
Yüreklerinin ateşinde
Aydınlanıyor karanlık
Aşk ile, kavga ile
Sallıyorlar zulmün kalesini
Durmuyor çocuklar
Kol kola yürüyorlar ölüme
Ve bir sürgün kentinde onları
Uzaktan uzağa alkışlamak zor geliyor bana
Onların yanında coşkuyla yürümek varken
“Yeryüzü aşkın yüzü” oluyor Adnan abi
Çocuklar ödüyor bedelini
X.
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Bir mahpusun gözleri ile
Uyanıyorum her sabah
Hani yükselen duvarları izler de
Takılı kalır ya gözleri gökyüzüne
Sonra çaresiz geri döner
Betonun esaretine
Her sabah sonsuz bir sevda ile uyanıp
Sonsuz bir hasret ile başlıyorum güne
Ve Urfalı bir yanık ses
Türkü söylüyor içimde
“Bağrımda bir ataş yaniyi
Gün geçtikçe alavlaniyi
Gözlerim yollarda kaliyi
Geçti aşkın bezirgani”
Hasreti anlatmak
Hasreti yaşamaktan daha zor gülüm
Ve burada hasretine koşuyor
Durmaksızın günler
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
İşinde gücünde insanlar gibi
Erkenden çıkıyorum evden
Yalnızlığın sürek avındayım
Dağlara sürsem diyorum yalnızlığı
Gelincik tarlalarına öykünse dostluklar
Yan yana
Omuz omuza büyüse sevdalar 13
Adı unutulsa da hasretlerin
Hüzün büyütmese aşklar
Bir selam
Bir selam daha insanlara
Gülümsemeyi ekleyip selamlara
Sevgiyi çoğaltsam diyorum sokak sokak
Yalnızlığı azaltmak
Sevgiyi çoğaltmaktan daha zor be gülüm
Ve burada yalnızlık büyütüyor
Durmaksızın günler
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve söyle şarkılarını
Ayrılık var oldukça
Var olacaktır yalnızlık
Ve var oldukça yalnızlık
Durmaksızın büyüyecektir hasretler
Ağla yüreğim, diyorum ağla
Çünkü diyorum
Çünkü sen
Taşı toprağı altın diyerek yollara düşen
Ve gurbeti memleket
Memleketi gurbet belleyen
Bir toprağın çocuğusun
Ve “ Yarim İstanbul’u mesken mi tuttun?”
Diyen bir yaralı yürektir ömrün
Ağla yüreğim, diyorum
Ağla ve söyle şarkılarını
Bir sürgün kentinden
Yazıyorum sana
Bir mahpusun kilometrelerce süren
Üç adımlık voltası gibi hayat
Hemen bitecekmiş kısa
Hiç bitmeyecekmiş gibi uzun
Çabuk geçer sayılı günler desek de
Ağır yürüyor burada zaman
Her adımda hasret
Her adımda yalnızlık
Her adımda kahrolası bir hüzün
Yürüdükçe artıyor
Ve bitmiyor durdukça
Bir sürgün kentinde
Hasreti anlatmak
Sevdayı anlatmaya benzemiyor gülüm